Muris Muvazaası Nedeniyle İkame Edilen Tapu İptali Ve Tescili Davaları Hakkında Yargıtay Kararı

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
2014/1-1308
2016/1011
2.11.2016
TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Mahkemece Ehliyetsizlik Yönünden Araştırma ve İnceleme Yapıldığının Söylenemeyeceği – Temlik Tarihinde Murisin Ehliyetsiz Olduğunun Anlaşılması Halinde Muris Muvazaası İle İlgili İstek Bakımından Bir İnceleme ve Soruşturma Yapılamayacağı )
EHLİYETSİZLİK ( Kamu Düzeni İle İlgili Olduğu Gözetilerek Önemine Binaen Öncelikle İnceleme Yapılması Gerekeceği – Mahkemece Ehliyetsizlik Yönünden Araştırma ve İnceleme Yapıldığının Söylenemeyeceği/Tapu İptali ve Tescil )
MURİS MUVAZAASI ( Davalıya Yapılan Temlik Tarihi İtibariyle Miras Bırakanın Ehliyetli Olduğunun Anlaşılması Halinde Muris Muvazaası Hukuksal Nedenine Dayalı İsteğin Değerlendirilmesi Gerektiği – Tapu İptali ve Tescil )
ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİ ( Temlik Tarihinde Murisin Ehliyetsiz Olduğunun Anlaşılması Halinde Terekenin Elbirliği Mülkiyetine Tabi Olduğu ve 4721 S. TMK’nun Md. 702/4 Hükmünün Eldeki İstek Bakımından Uygulama Yeri Bulunmadığı Gözetilerek Ehliyetsizlik Sebebiyle Pay Oranında Açılan Davanın Reddi Gerekeceği )
VEKALET GÖREVİNİN KÖTÜYE KULLANILMASI ( Davacı Kendisine Ait Payın Vekalet Görevi Kötüye Kullanılmak Suretiyle Davalıya Temlik Edildiğini İddia Etmiş İse de Mahkemece Bu Yönde Bir Araştırma İnceleme ve Değerlendirme Yapılmaksızın Sonuca Gidilmiş Olmasının İsabetli Bulunmadığı – Tapu İptali ve Tescil ) 4721/m.702/4
ÖZET
Dava, ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil ya da tenkis isteğine ilişkindir. Davada, ehliyetsizlik hukuki sebebinede dayanıldığına göre, hukuki ehliyetin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle inceleme yapılması gerekeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, mahkemece ehliyetsizlik yönünden araştırma ve inceleme yapıldığı söylenemez. Davalıya yapılan temlik tarihi itibariyle miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı isteğin değerlendirilmesi; yok eğer, temlik tarihinde murisin ehliyetsiz olduğunun anlaşılması halinde, terekenin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve Türk Medeni Kanununun 702/4 maddesi hükmünün eldeki istek bakımından uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek ehliyetsizlik sebebiyle pay oranında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği, buna bağlı olarakta muris muvazaası ile ilgili istek bakımından bir inceleme ve soruşturma yapılamayacağı kuşkusuzdur. Öte yandan davacı, kendisine ait payın vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle davalıya temlik edildiğini iddia etmiş ise de mahkemece bu yönde bir araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın sonuca gidilmiş olması da isabetli değildir.
DAVA
Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kırşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından davanın reddine dair verilen 26.09.2012 gün ve 2011/253 E., 2012/280 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 22.05.2013 gün ve 2013/6880 E., 2013/8297 K. sayılı ilamı ile;
( … Dava, ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil ya da tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının 30.7.1998 tarihinde noterde düzenlenen vekaletname ile muris A. D.’ı vekil tayin ettiği, 3.8.1998 ve 5.8.1998 tarihli resmi senetler ile çekişme konusu taşınmazlardaki davacıya ait payların vekil tarafından davalı ve diğer kişilere satış suretiyle temlik edildiği, aynı akitlerle murisin kendisine ait paylarınıda satış göstererek tapuda devrettiği, murisin 26.2.2011 tarihinde ölümü üzerine mirasçısı olarak taraflar ile birlikte dava dışı dört çocuğunun kaldığı anlaşılmaktadır.
Davacı, dava dilekçesinde ve yargılama aşamalarında, miras bırakanın 68 yaşında ve akli melekelerinin yerinde olmadığını, vekalet görevinin kötüye kulanıldığını, kaldı ki yapılan temliki işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve tescil ya da tenkis isteği ile eldeki davayı açmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.4.1990 gün ve 1990/1-152-1990/236 sayılı kararında da vurgulandığı üzere davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur.
Davada, ehliyetsizlik hukuki sebebinede dayanıldığına göre, hukuki ehliyetin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle inceleme yapılması gerekeceği kuşkusuzdur.
Ne var ki, mahkemece ehliyetsizlik yönünden araştırma ve inceleme yapıldığı söylenemez
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti ( gücü ) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç ( yükümlülük ) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir “ biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek “ ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. “ hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü “ eylem ve işlev ehliyeti olarak ta tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde “ yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. ( Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21 ).
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tesbitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, HMK’nun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakim tarafından diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirecektir. Temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli tıp kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde tarafların delilleri toplanmak suretiyle tahkikat yapıldıktan sonra davalıya yapılan temlik tarihi itibariyle miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı isteğin değerlendirilmesi; yok eğer, yukarıda belirtilen tarihte murisin ehliyetsiz olduğunun anlaşılması halinde, terekenin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve Türk Medeni Kanununun 702/4 maddesi hükmünün eldeki istek bakımından uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek ehliyetsizlik sebebiyle pay oranında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği, buna bağlı olarakta muris muvazaası ile ilgili istek bakımından bir inceleme ve soruşturma yapılamayacağı kuşkusuzdur.
Öte yandan davacı, kendisine ait payın vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle davalıya temlik edildiğini iddia etmiş ise de mahkemece bu yönde bir araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın sonuca gidilmiş olması da isabetli değildir.
Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ
Davacı G. D. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.11.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.